Latest Post


 Anlat Bana, yüzlerce yıldır Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanmış ama şu an unutulmaya yüz tutmuş dövme geleneğinin geride kalan temsilcileriyle, bu sanata ve yaşama ait anı ve tanıklıklarının yer aldığı bir film. Güneydoğu Anadolu Bölgesi geleneksel dövme sanatı, Yukarı Mezopotamya’nın tarihi, coğrafyası, etnik yapısıyla yakından ilgilidir. Dövme sanatı bu bölgede kültürel yaşamın bir parçası, tamamlayıcısıdır. Güneydoğu insanı kendi dünyası ve yaşam biçiminin yanı sıra, bedenine yaptığı dövmelerle de farklı bir görünüm çizer. Yaktığı ağıtlar, tuttuğu yaslar, anlattığı hikâyelerle de yüzlerce yılın birikimini aktarır bölge insanı...
[full-post]

Antik kültürleri, imparatorlukları, mitolojileri ve yaşanmış görkemiyle dünyada eşi benzeri olmayan Anadolu’nun 10 binyılı aşan bir geçmişten kalma egzotik mekanları ve insanları arasında yaşanan bir müzikal yolculuk.
Anadolu’nun Kayıp Şarkıları, bir müzikal-belgesel olarak belki de türünün ilk örneği: Anadolu halkının kendi mekanında ve provasız kaydedilen otantik performansları, 20 benzersiz şarkı halinde yeniden düzenlenirken bazıları ise orijinal halinde bırakıldı.
Bu yolculuk, müzik ve kültürün nasıl olup da hayat, coğrafya ve çalışma ortamından türediğini gözler önüne sererken, Anadolu’nun zengin kültürleri de müzik, dans ve ritüeller temelinde keşfediliyor. Bu insanları saran ve yaşam biçimlerini etkileyen büyüleyici çevre de filmin şiirsel anlatımına katkıda bulunuyor.
Filme başladığımız gün ekibime “Bir senaryomuz yok, Anadolu yazacak, biz de çekeceğiz” demiştim. Öyle de oldu! Antik uygarlıklardan kalma bu yorgun ve yıpranmış kültürler diyarında bu filmi çekme tarzım her şeyin kendiliğinden gelişmesine izin vermek ve insanların hikayelerini şarkılar, ritüeller ve danslarla anlatmasına yardım etmekti.
Nezih Ünen
[full-post]

(Farsça: زمانی برای مستی اسب‌ها; Zamānī barāyé mastī asbhā, Kürtçe:Dema Hespên Serxweş). Bahman Gobadi'nin 2000 yılında yönetmenliğini yaptığı Kürtçe / Farsça bir film. Cannes Film Festivalinde Altın kamera ödülü (Caméra d'Or award) aldı. Bahman Gobadi'nin ilk uzun metrajlı filmidir. Mekân olarak İran yakınlarında Gobadi'nin de köyü olan Kürt köyü Bane seçilmiştir. Olay ve kişiler gerçeklere dayanır. Filmin ismi soğuğa dayanmaları için atlara verilen viskilerden gelmektedir.

Konusu : İran, Irak, Türkiye sınırında yaşan Kürt bir ailenin dramı anlatılır. Anne ve babasının ölümünden sonra Ayoup, engelli ağabeyi Madi'nin tedavisi için katır sırtında İran'a yük taşımaya başlar. Bu sırada ablası kardeşi Madi ile ilgilenmektedir. Çetin kış şartlarında İran - Irak sınırında çeşitli işler yapar. Birgün soğuktan donmamaları için yük taşımacılığında kullanılan atlara viski içirdiklerini görür. Fakat yük taşıyan insanlar soğuktan çalışamamaktadırlar. Ardından Ayoup daha fazla para kazanabilmek adına kardeşi Emine ile birlikte kaçakçılığa başlarlar. Savaşın enkazları, halkın yoksulluğu sahne sahne gözler önüne serilir. Savaşın izlerinde, yaşanan gerçek bir hikâyedir. Filmde atlara gösterilen özen, insanlara gösterilmez. Madi'nin tedavisi için para kazanamayan Ayoup'un ablası, kendinden yaşça büyük bir Iraklı ile Madi'nin tedavisi karşılığında evlenmeyi kabul eder. İran sınırından Irak sınırına at üstünde Madi ile birlikte gider. Fakat Irak'ta Ayoup'un eline bir katır tutuşturularak Madi ile birlikte İran'a gönderilir. Bahman Gobadi bu filmden sonra çocukların, karın yağmasıyla birlikte kapanan yollarda tekrar katır taşımacılığına başlayacaklarını söyler. Engelli Madi ise gerçek hayatta tedavi için hâlâ para bulamamıştır. [full-post]

Kaplumbağalar da Uçar (Farsça: لاک پشت ها هم پرواز می کنند Lakpoşt-ha hem pervaz mi-konend, Kürtçe: Kûsî jî dikarin bifirin, İngilizce: Turtles can fly) Sarhoş Atlar Zamanı'nın da yönetmenliğini yapan Bahman Gobadi'nin 2004'te çektiği filmi. Irak Savaşı'ndan sonra çekilen ilk Irak filmi (İran ve Fransa ile ortak yapımı) olup çekim esnasında Amerikan işgal kuvvetlerinin de desteğini aldı. Berlin Uluslararası Film Festivali En iyi istikbali ve barış film ödülü (2005) başta olmak üzere birçok ödülleri aldı. 2006'da İran en iyi yabancı film dalında adaylık gösterildi. [full-post]

Bahman Ghobadi’nin 2003 yılında İstanbul film festivalinde de gösterime giren ve filmi hiç bir kurumdan destek almadan sadece aile efradının desteğiyle çektiğini, oyunculardan hiçbirinin aslında “oyuncu” olmayışı; filmin en güzel yanlarından biri olan inandırıcılığın ve doğallığın da sebebi herhalde. Irak-İran savaşı sırasında Saddam’ın Kuzey Irakta Kürtlere yaptığı saldırılar sırasında İran’da tanınmış yerel bir Kürt sanatçı olan Mirza’ya savaştan kaçan mülteciler tarafından 23 yıl önce onu terk edip kaçan eski eşi Hanareh tarafından bir mektup geldiği söylenir. Mülteciler Mirza’ya Hanareh’in onu yanına çağırdığını söyler. Mirza ve Oğulları Barat ile Audeh kamplara gidip Hanareh’i bulmaya karar verir. Oğlu Barat tuhaf gözlükler takmayı seven, römorklu bir motosikleti olan babası kadar olmasa da tanınmış bir sanatçıdır. Audeh ise 7 eşi 11 kız çocuğu olan ve bir türlü erkek evladı olmayan ve erkek evladı olmadıkça evleneceğini söyleyen garip bir adamdır. Filmin hiç görünmeyen karakteri Hanareh kadınların şarkı söylemesi yasak olduğu için Mirza’dan kaçmak/ayrılmak zorunda kalıp Seyyid ile evlenir. Ghobadi Ortadoğu insanın kadına bakışından rahatsız olduğu için filmlerinde sık sık bu konuyu işlemektedir. Bu filmden sonra Half Moon/Yarım Ay filminde de yine İran’da kadınların şarkı söylemesinin yasak olduğunu sanatçı kadınların getto bir bölgede tecrit altında tutulmasını işlemiştir. Irak Kürdistan’ında Saddam’ın yaptığı zulümler ve mültecilerin çektiği sıkıntılar birazda müzik dili ve halay kullanılarak anlatılmış. Filmde günümüz Kürtlerin köylerinin yakılıp yıkılması kimyasal silahlar kullanılması, kaçakçıların uçaklarla vurulması, erkeklerin zorla askere alınması gibi... Bir aşk hikayesi etrafında trajikomik hikayeler dönen filmin; bazı yerlerinde gülerken bazı yerlerinde ise gözyaşlarınızı tutamayabiliyorsunuz . Baba ile oğullarının sürekli tartışıp bağarışmaları karakterlerin sevecenliği, müziklerin güzelliği ve halaylar filmi doyumsuz hale getiriyor. Okulları köyleri bombalandığı için dağ başında ders gören öğrenciler ve öğretmenlerinin seferberliği ve ders sırasındaki diyalog da akıllarda kalan ayrı bir bölüm. [full-post]

MKRdezign

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget